Kahve falının tarihçesini incelemeden önce kahvenin ortaya çıkışını bilmek gerekir. Kahvenin ilk olarak nerede ve ne zaman bulunduğu net olarak bilinmese de, 8. yüzyılda bir çobanın kahve ağacı meyvesini yemesiyle kahvenin keşfedildiği rivayet edilir. Hayvanlarına da bu meyveden yediren çoban, hayvanların hareketlenmesiyle farkında olmadan kahvenin canlandırıcı ve uyarıcı etkisini bulmuştur. Kahveyi ilk olarak işleyenler ise Yemenlilerdir. Yemen kahvesinin bu denli popüler olması tesadüf değildir.

Kahvenin Türklerle ve Avrupalılarla tanışması ise çok daha geç dönemlerde, 1600lü yıllarda gerçekleşmiştir. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, döneminde hemen hemen tüm seferlerini doğuya düzenlemiş, böylece Osmanlı, doğuya özgü birçok şeyle ve doğu kültürüyle tanışmıştır. O dönemde yemenlilere has olan içecek kahve, Osmanlı sarayına girmiş ve çok kısa sürede sarayın en itibarlı içeceği olmuştur. Öyledir ki, sarayda özel olarak Kahvecibaşı adında bir görevli atanmıştır. Venedikli tacirlerin 1615 yılında kahveyi Avrupaya götürmeleri ile Avrupalıların kahve ile tanışması gerçekleşmiştir.

Kahve falının nerede ve nasıl ortaya çıktığına gelirsek, cevap basittir; kahve falı Osmanlı sarayında keşfedilmiştir ve günümüze kadar gelmiştir. Türklerin Avrupa’ya hediyesi olan kahve falı ritüeli, öncelikle kafeleri ile meşhur Paris’te ardından Almanya ve Avusturya’da çok moda olmuştur. Bir rivayete göre kahve falının temellerini, eski zamanlarda metal kaplarda oluşan pas lekelerinin ve Eski Çin’de çay yapraklarının oluşturdukları şekillerin yorumlanması oluşturur.
Kahve falının tarihçesi kahvenin kendi tarihçesi gibi kesin olarak bilinmese de tarihçiler kahve falının Osmanlı sarayından çıktığını doğrular. Hatta müzelerde fal baktıran Osmanlı kadınlarının resmedildiği tablolar görmek mümkündür.

Aşk, başarı, güç, sağlık, kısmet, para… Kahve telvesini okumak ve yorumlamak kahve kadar eski bir gelenektir. Türk Kahvesi ile doğan kahve falı, kahvenin keyfine ve sohbetine eşlik eden ayrılmaz parçasıdır.