azkavrulmus-359
Kahve falı, oldukça klasik bir kehanet yöntemi olarak karşımıza çıkar. Kahve falı, fincandaki telvenin oluşturduğu şekillere bakarak yorumlanır. Yorum, fal bakan kişinin hissettikleri ve kehanetleri ile zenginleşir.

Falcılara göre iyi bir fal için, konsantrasyon şarttır. Kahve fincanı saat yönünün tersinde, baş üzerinde üç kez çevrilir. Bu sırada fal baktıracak kişi içinden bir dilek tutar. Daha sonra fincan tabağın üzerine kapatılır. Fincan soğumadan fal bakılamaz. Fincanın üzerine metal bir nesne konarak çabuk soğuması sağlanır. Ayrıca bu metal ritüelinin kötülükleri uzaklaştırdığı inancı da mevcuttur. Soğuduktan sonra fincan açılır. İlk olarak konsantre olma amaçlı fincanın orta noktasına bakılır. Daha sonra, fincan içilen noktadan itibaren saat yönünde bir tur attırılır ve şekiller yorumlanmaya başlanır.

Kahve Fincanına Bakılırken…

Fincan sapından başlanarak hayali bir çizgi ile fincan ikiye ayrılır. Saat yönüne göre fal bakılmaya başlanır. Hayali çizginin sağ tarafında kalan şekiller pozitif, sol tarafında kalan şekiller ise negatif olarak yorumlanır.

Kahve Tabağına Bakılırken…

Tabaktaki telve süzülür, tabak dik bir şekilde tutulur. Tabak hayali olarak dört parçaya ayrılır. Tabak falı, fincanda çıkan sembolleri ve yorumları onaylamak amaçlıdır. Tabak falına göre fincan falındaki yorumlar onaylanmıyor ise tutulan dileğin gerçekleşmesi uzun sürecek veya hiç gerçekleşmeyecek demektir.

Püf Noktalardan Bahsetmek Gerekirse…

İyi bir fal için, kahve telvesi uygun miktarda olmalıdır. Kahve daima aynı yerden içilmiş olmalıdır. İçtikten sonra dipte kalan telve karıştırılmamalı, çalkalanmamalıdır ve soğumadan fincan açılmamalıdır.

KAHVE FALININ TARİHÇESİ

Kahve falının tarihçesini incelemeden önce kahvenin ortaya çıkışını bilmek gerekir. Kahvenin ilk olarak nerede ve ne zaman bulunduğu net olarak bilinmese de, 8. yüzyılda bir çobanın kahve ağacı meyvesini yemesiyle kahvenin keşfedildiği rivayet edilir. Hayvanlarına da bu meyveden yediren çoban, hayvanların hareketlenmesiyle farkında olmadan kahvenin canlandırıcı ve uyarıcı etkisini bulmuştur. Kahveyi ilk olarak işleyenler ise Yemenlilerdir. Yemen kahvesinin bu denli popüler olması tesadüf değildir.

Kahvenin Türklerle ve Avrupalılarla tanışması ise çok daha geç dönemlerde, 1600lü yıllarda gerçekleşmiştir. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, döneminde hemen hemen tüm seferlerini doğuya düzenlemiş, böylece Osmanlı, doğuya özgü birçok şeyle ve doğu kültürüyle tanışmıştır. O dönemde yemenlilere has olan içecek kahve, Osmanlı sarayına girmiş ve çok kısa sürede sarayın en itibarlı içeceği olmuştur. Öyledir ki, sarayda özel olarak Kahvecibaşı adında bir görevli atanmıştır. Venedikli tacirlerin 1615 yılında kahveyi Avrupaya götürmeleri ile Avrupalıların kahve ile tanışması gerçekleşmiştir.

Kahve falının nerede ve nasıl ortaya çıktığına gelirsek, cevap basittir; kahve falı Osmanlı sarayında keşfedilmiştir ve günümüze kadar gelmiştir. Türklerin Avrupa’ya hediyesi olan kahve falı ritüeli, öncelikle kafeleri ile meşhur Paris’te ardından Almanya ve Avusturya’da çok moda olmuştur. Bir rivayete göre kahve falının temellerini, eski zamanlarda metal kaplarda oluşan pas lekelerinin ve Eski Çin’de çay yapraklarının oluşturdukları şekillerin yorumlanması oluşturur.
Kahve falının tarihçesi kahvenin kendi tarihçesi gibi kesin olarak bilinmese de tarihçiler kahve falının Osmanlı sarayından çıktığını doğrular. Hatta müzelerde fal baktıran Osmanlı kadınlarının resmedildiği tablolar görmek mümkündür.

Aşk, başarı, güç, sağlık, kısmet, para… Kahve telvesini okumak ve yorumlamak kahve kadar eski bir gelenektir. Türk Kahvesi ile doğan kahve falı, kahvenin keyfine ve sohbetine eşlik eden ayrılmaz parçasıdır.